The Interviewees

Fabrizio Casaretto ile mülakat, Mart 2021 - English

1- Joaillier ailesinin soyundan olduğunuzu ilk ne zaman anladınız? Bu farkındalık, kendi aile geçmişinizle ilgili merakınızı tetikledi mi?

Aile geçmişimizde bir fotoğraf konusu olduğunu küçüklüğümden beri biliyordum, ancak hiçbir zaman önemsemedim. 30’lu yaşlarımda bir gün mezarlıkta iken annem Pascal Sébah’ın mezarınıın önünden geçerken “bak bu bizim fotoğrafçı meşhur foto Sabah” dedi. Detay sorduğumda aslında o olmadığı, onun ortağının bizim ailemizin ferdi olduğunu ve Osmanlı döneminde Sébah&Joaillier adında olduğunu iletti, konuşma o gün öylece sonlandı, ancak meraklandım. İnternet henüz yeni gelişiyordu ve az da olsa bazı bilgilere ulaştım, ilgimi çekmeye başladı. Yavaş yavaş aile albümlerini ve evrakları karıştırmaya başladım. O dönemden bazı fotoğraflar vardı, bugün koleksiyonumun en değerli parçaları. Bu kadar meşhur olduklarını bilseydim daha genç yaşta belki profesyonel fotoğrafçılığa merak salabilirdim ne de olsa amatör olarak ilgim vardı. Koleksiyonumu geliştirmeye başladım, ağırlıklı yurtdışından ürünler bulabiliyordum. Ardından 2010’larda Levantenler konferansları sayesinde çok değerli insanlar ile tanışmaya başladım, bilgi ve ürünlerin gelişmesi hızlandı. Farklı düşünceler çerçevesinde website, sergiler, sunumlar, marka tescili gibi çalışmalar yaptım ve devam ediyorum. Bu sadece aile mirası değildir, Osmanlı mirasıdır ve dolaplarda saklayacağıma koleksiyon parçalarını halkın kültür ve eğitimine açmaktan çekinmiyorum.

2- Casaretto ailesinin 1822’de İstanbul’a ilk gelişinden sonraki 7. nesilsiniz, İtalyan Levantensiniz. İlk gelen kişi hakkında İtalya’da nereden ayrıldığı, hangi mesleği icra ettiği gibi neler biliyorsunuz?

Baba tarafım Italyan evet, ilk gelen Giovanni Batista Casaretto 7 Kasım 1822’de Osmanlı’ya Istanbul’a ayak bastı. Hatta pasaportunu Odessa konsolosluğundan 1 Kasım’da almış. Bu tip detayları evraklarımızda bulmak mümkün. Niçin Odessa’dan geldi bilemiyoruz henüz, ancak menşeimiz Liguria’nın başkenti Genoa’nın Zoagli köyü. Çok güzel yerlerdir. Kayıtlarda “maccaronaro” yani makarnacı olarak görünmektedir. Niçin Osmanlı’ya geldiğine dair bir bilgi yok ancak muhtemelen ülkenin sunduğu olanaklardan olsa gerek, o dönemde batıdan çok yabancı göç ediyordu.

3- Annenizin Levanten Fransız soyu 1789 Devriminden sonra ülkeden ayrılan ve yeni sığınak olarak Osmanlı Halep’i seçen bir Fransız'a kadar uzanıyor. Neden bu şehiri seçtiğini biliyor musunuz ve hakkında başka bildikleriniz var mı?

Anne tarafım ağırlıklı fransız. Soyad her kuşak değiştiği için aile ağacımızın bu tarafındaki dalları çok fazla ve çok geniş, Casaretto’lar gibi soyadı takip ederek yukarı çıkmak kadar kolay değil. Dedem G. Vidal’dan başlasam Fransız diplomasisi çıkar. Büyük dedem C. Phlippos’tan başlasam Belçika diplomasisi çıkar. Ancak konumuz Joaillier olunca ağacın o dalına ineyim. Aslen ilk olarak fotoğrafçının büyük dedesinin gelmiş olduğu evraklardan beliriyor, nitekim babası Antoine 1822 ve büyükbabası Joseph ise 1798 İstanbul doğumlu görünmektedirler. Büyük büyük babası yine Antoine isimli Joaillier ise 1775 doğumlu olarak belirmektedir ancak başka bilgi yoktur. Muhtemelen 1790’larda Fransız ihtilali sonrası ülkeyi terk etmiştir. Bu kuşakta Suryani kökenli bir eşi olduğuna dair somut kanıt olmamaktla birlikte bir sonraki kuşaklarda Halep (Aleppo) doğumlu eşler belirmektedir, yani İstanbul’da yaşamalarına ragmen Halepo ile bir bağ söz konusudur. Ailenin isminden de anlaşılacağı üzere kuyumculuk ile alakası olduğu tahmin ediliyor, bir ara yanlış yazılımdan dolayı kayıtlarda Giolliet şeklinde soyad görünmektedir ancak üzeri çizilip düzeltilmiş. Halep o dönemde önemli bir Osmanlı şehiri ve iş merkezi idi, şehir seçimi cazipliğinden olsa gerek, somut bilgi yoktur.

4- Erken fotoğrafçılığa olan ilginiz ve araştırmalarınız, 1840’larda Paris’te açılan ilk fotoğraf stüdyoların çok geçmeden yabancılar ve azınlıklar tarafından işletilen benzer stüdyoların Grand Rue de Pera / Beyoğlu'nda ortaya çıktığını gösteriyor, bunları da basit bir harita üzerinde konumlarını gösterebiliyorsunuz. Araştırmanız aslen biraz daha geniş mi, İstanbul’un diğer eski fotoğrafçılarının da kapsamakta mıdır?

Ben kendimi Sébah&Joaillier stüdyosuna adadım, bu da aile mirasından dolayı. Bu önemli markayı tekrar canlandırmak amaçlarımdan biridir, belki fotoğrafçılık olarak değil ama fotoğraflar ve diğer ürünleri kullanarak farklı projelerde. Ortaklık dönemi benim için önemli yani büyük büyük dedemin olduğu vakitler, öncesi sadece Pascal Sébah ve sonrası oğullar ile devam ve Foto Sabah dönemleri çok alakadar etmiyor, ancak tabii ki bilgi ve örnek ürünler açısından koleksiyonuma dahil olanlar var, o dönemleri silmek veya olmamış gibi davranmak doğru olmaz. Mesela S&J öncesi Pascal Sébah’ın ustalığı ve başarılarından çok bahsederim, Osman Hamdi Bey’in 1873 Viyana Fuarı için fransızca kaleme aldığı meşhur “Elbisei-i Osmaniye” kitabındaki fotoğraflarından bahsetmemek olmaz. Kahire’deki şube ve oğul Jean Pascal Sébah’ın fotoğrafları. Sonrasında Foto Sabah’ın Cumhuriyet tarihindeki önemi ve kapandığı 1973 yılına kadardi başarıları. Doğal olarak diğer fotoğrafhaneleri de araştırdıkça insan öğreniyor, çok da hoşuma gidiyor. O dönemde en önemli rakipleri Abdullah Frères, diğer studiolar Kargopoulo, Berggren, Gülmez Frères bunlardan sadece bazıları. Hepsinin sahipleri ve tarihçeleri ile ilgilendim. Her stüdyonun çalışmalarından birkaç adet koleksiyonumda bulundururum ama örnek teşhir amaçlıdır sadece. Hepsinin farklı özellikleri olabiliyor, enteresan detaylar yakalamak mümkün. Tabii hiçbiri bir asır sonra ne kadar önemseneceklerini bilmiyorlardı.

Ben belgelerle ilerliyorum ve malesef internetteki birçok yanlış bilgiyi yalanlayan kanıtlara sahibim. İşimin bir parçası da stüdyonun tarihini yeniden yazmak oluyor, hoşuma gidiyor. Ama komik birşey de oldu, wikipedia’da Polycarpe Joaillier sayfası açmak istedim, website yöneticileri girdiğiniz bilgiler başka kaynaklara göre doğrulanamamaktadır cevabı verdiler, üzülsem mi bilemedim ama vazgeçtim.

5- Pascal Sebah ve Polycarpe Joaillier ortaklığı 1885’te başladı ve sonraki nesil ile devam etti, ortaklarlık yapısı 1934’t değişti. S&J açıkça çok başarılıydı. Portre fotoğrafçılığı konusunda genel bir hizmet sağlamanın yanı sıra, hem ‘turistik ilgi alanlarının’ hem de etnografik olarak gerçekçi yerel halkın ve özel çekimler şeklinde profesyonel olarak oryantalizmi yayan öncü stüdyo olduklarını düşünüyor musunuz?

Kesinlikle. Stüdyonun felsefesi çok net idi: yabancılar için ne ilginç olabilecekse, çekilmelidir. Kabin portreler günlük işleri idi, çok sayıda mevcut ve her birinden toplamak mümkün değil, birçok eski Istanbul’lu ailenin evinde bir S&J damgalı portre fotoğraf olabilir. Ancak dış mekan fotoğrafları çekilip tek tek veya album şeklinde satılırdı. Hiçbir albüm diğerine benzemezdi çünkü sipariş üzerine hazırlanırlardı. Yurtdışından sipariş kartları gelirdi ve gönderirlerdi, bu farklı ülkelerden gelen sipariş kartlarından birkaç tane bende mevcut, çok enteresan. Dış mekan, manzara, sokak tipleri, binalar, panoramalar, vs gibi fotoğrafların adedi daha sınırlıdır nitekim her gün çekemezlerdi, hava koşulları önemli idi ve malzeme taşımaları ile tefarruatlı bir iş idi, günümüzün cep telefonunda binlerce fotoğraf çeker gibi değildi. Yaptığım hesaplar ve yayınladıkları kataloglara baktığımda dış mekan kategorisinde toplam 1600-1700 adet kadar çekmiş olabileceklerini hesaplıyorum 1885-1904 arasında, öncesi ve sonrasını eklemiyorum. Bu fotoğrafların birçoğu çok meşhur günümüzde bile, orijinallerini bulmak bazıları için imkansız. Panoramalar ise bugünkü kadar kolay çekilemezdi, bilinen 4 farklı noktadan çekilen panoraması vardır stüdyonun; Galata kulesi, Bayazıt kulesi, Robert College tepesi ve son derece ender olan Çamlıca tepesinden. 1895’den itibaren kartpostal üreten yayın evleri en çok S&J’nin fotoğraflarını kullandılar. Tarihçiler, oryantalizmi dünyaya yayan en önemli stüdyo olarak S&J’yi belirtirler.

6- Atalarınız hakkında çok fazla bilgini var, ileride bunların bir kitap veya belgesel film gibi başka bir projeye yol açabileceğini düşünüyor musunuz?

Projeler kafamda, bazı kişiler ile paylaştım, attığım farklı adımlar da bunların temellerini oluşturmaktadır. Kitap halen yazıyorum, bu sene yani 2021 de bitirip yayınlamayı umuyorum ancak bu bir roman oluyor, enteresan ve gerçek hikayeler olacak içinde, ailemin her iki tarafı ile ilgili ve tabii fotoğraf konusu bol bol geçecek. Farklı dillerde yayınlayıp yurtdışına da ileteceğim. Bu kitap bir dokümanter veya film için senaryo babında kullanılabilecek, çok enteresan olabilir düşüncesindeyim. Ayrıca kültürel ve sadece studio ile alakalı bol fotoğraflı bir kitap da projemdir.

7- Sebah&Joaillier fotoğraf arşiviniz hem dijital hem de fiziksel formattadır. Muhtemelen ilkini elde etmek daha kolay ve daha ucuzdur, ancak fiziksel fotoğrafın somut bir nesne olduğundan dolayı ideal olması gerektiğini düşünüyor musunuz? Benzer şekilde, bu fotoğrafların çoğunu sergileyen kapsamlı bir web siteniz olsa bile, gelecekte sergi gibi bu vitrini halka açmanın yollarını düşünür müsünüz?

Websitemdeki bütün fotoğraflar fiziken koleksiyonumda yoktur, ancak bütün fiziki koleksiyonum websitemdedir. Hangileri olduğunu belirtmedim ancak bir şifreleme ile kendim anlayıp görebiliyorum. Fakat şunu söyleyebilirim ki dünyadaki hem en geniş dijital S&J koleksiyon hem de fiziki S&J koleksiyon sahibiyim ki bu normal karşılanmalıdır. Dijital olarak bulamadığım bir fiziki fotoğrafı ilk defa ben dijitale çevirip websiteme yerleştirdiğimde, işte çok nadir bir parça diyorum kendime, hatta belki de dünyada tek kalmış olabilir. Projelerimin hepsinden detaylı bahsedersem heyecanı kalmaz, biraz da merakla beklemekte fayda var. Dünyayı dolaşan, original fotoğraf ve diğer ürünlerle dolu bir sergi hayallerimden biridir. 2021 yazına doğru belki ilk adımı atılabilir, görüşüyorum, hele bu pandemi biraz gevşesin sağlığımızı güvene alalım, sonra daha rahat ilerleyebileceğim.

8- 1869’da Pascal Sébah’ın Osmanlı’nın önde gelen ressamlarından Osman Hamdi Bey ile tanışmasından, resimlerinde görsel destek için kendisinin poz verip fotoğrafının çekilmesini sağladığını belirtiyorsunuz. Ayrıca Sébah, Osman Hamdi Bey’in 1873 Viyana Sergisi için hazırladığı Osmanlı kıyafetleri albüm kitabının fotoğraflarını çekti. Gelecekte Sébah&Joaillier’nin dahil oldabileceği başka fotoğraflar, sanat işbirlikleri olabileceğini düşünüyor musunuz?

Osman Hamdi Bey ile olan ilişki Sébah döneminde başlayıp ortaklıkta Sébah’ın vefatından sonra Joaillier ile devam etti. Osman Hamdi çizmek istediği bazı pozları kendisi Sébah’a poz vererek ilk önce fotoğraf olarak hazır etti, ardından kadraj tekniği ile tuallere geçirdi, bu birkaç resminde görülebilir. Kitap “Les Costumes Populaires de la Turquie” bir başyapıttır, çok az basıldı, dünyada önemli müze ve araştırma akademilerinde bulunabilir, koleksiyonumda çok iyi korunmuş bir tane olması benim için prestijdir. Stüdyo sipariş üzerine özel çekimler yapardı, bunların sayısını bilemeyiz. Mesela Bağdat demiryolu inşaatının 16 adet fotoğrafı mevcut ve muhtemelen müşteri için sınırlı sayıda basılmış olabilir. Osman Hamdi sayesinde arkeoloji müzesinde birçok eserin çekimleri olmuştur. Muhtemelen henüz daha gün ışığına çıkmamış, raflarda kutularda unutulmuş özel çekimler olabilir.

9- Okurlarımıza çalışmalarınızda, Sébah&Joaillier stüdyo geçmişiyle ilgili olarak araştırmacıların yardımcı olabileceği sorularınız var mı?

Öğrenmenin sınırı yoktur diye düşünenlerdenim. Her türlü bilgiye açığım, konuya vakıf olsam bile cümle içirisinde ögreneceğim birşey olabilir. Puzzle’ın parçalarını birleştirmek için yıllardır çalışıyorum, hiç bitmeyecektir. Bana websitem üzerinden soru soran çok araştırmacı oluyor, bazen cevap bulamıyorum ama çalışmama sevk ediyor ve öğreniyorum. Şu sıralar mesela Sébah’ın özel olarak fotoğraflarını çekmiş olduğu Mehmet Siyah Kalem resimleri var, bu resimler Topkapı Sarayı Müzesinde saklanıyorlar, enteresan buldum ne zaman nerede niçin çekmiş fotoğraflarını, öğrenmeye anlamaya çalışıyorum.

Beni en çok ilgilendiren, görsel veya yazılı kanıtlardır stüdyo ile ilgili. Mesela oğul Jean Pascal Sébah’ın bir yazısı varmış Joaillier’yi kötülüyormuş, içeriği ne idi, niçin ne zaman nerede beni çok meraklandırdı, kavgalı veya kıskançlıklı bir ortam var olabilir stüdyoda, zaten Joaillier Istanbul, Jean Pascal Sébah ise genelde Kahire’de bulundu ve Mısır foroğraflarına sadece J.P.Sébah imzası koyuyordu S&J şubesi olmasına rağmen, ortak imzayı değil… niçin?

Buna benzer her türlü bilgiye açığım.

Ayrıca, sergi için farklı ülkelerden talep olursa bunu da görüşebiliriz.

Sorular Craig Encer